Başlarken…

Serdar/ Temmuz 1, 2017

[Babam] “Şu kuşu görüyor musun?” diye sordu. “O bir Spencer Bülbülü” (Gerçek adını bilmediğinin farkındaydım). “İtalyancası ‘Chutto Lapittida‘, Portekizce’de ‘Bom da Peida‘, Çince’de ‘Chung‐long‐tah‘ ve Japonca’da ‘Katano Tekeda‘. O kuşun isminin bütün dünya dillerindeki anlamını öğrenebilirsin, fakat sonunda o kuş hakkında hiçbir şey bilmiş olmayacaksın. Sadece, farklı yerlerdeki insanların o kuştan ne isimle bahsettiklerini öğrenmiş olacaksın. Bu yüzden gel şu kuşa bir bakalım ve onun ‘ne yaptığını’ görelim, önemli olan da bu.”

(…)

— Bakalım bu neymiş? Tyrannosaurus Rex, bu bir dinazormuş,

— Ne kadar büyük !!

— Evet, bakalım ne yazıyor yanında. Bu türler 7 metre boyundadır ve kafası 1,5 metre genişliğindedir. Şimdi, ne demek bu? Biz ikinci kattayız, yani bu dinazor bizimle aynı zamanda yaşıyor  ve ön bahçemizde duruyor olsa idi şimdi onunla göz göze gelebilirdik.

 

Richard Feynman [Kaynak: Wikipedia]


Dünyanın en önemli fizikçilerinden, aynı zamanda en iyi bilim öğreticilerinden birisi olan Richard Feynman, babasının bilim merakına olan etkisini buna benzer örneklerle anlatır (1).

Çocuklar meraklıdır. Bazıları sizi çaresiz bırakacak kadar çok soru sorar, bazıları da sessiz sedasız denemeler yapar öğrenene kadar. Merakı güdülemek çok kolaydır, ne kadar çok şey bilirse, o kadar çok şey öğrenir. Ama Feynman’ın babası da haklı. Gördüğü yıldızların, bitkilerin, hayvanların isimlerini öğrenmek ilgi çekici değildir. Bunları bilmek, çocukları yalnızca ‘bilgili’ yapar. Oysa öğrendikçe daha fazla soru sorar, daha fazla meraklanır, daha fazla öğrenir.

Biz büyükler ise çocuk olduğumuz zamanlardan o kadar uzaklaştık ki, reflekslerimiz merakı bilgiyle gidermeye alıştı.

— Şu yıldızın ismi ne?

— Antares…

— Peki şu?

— Jupiter…

— Peki ötekisi?

— Mars…

— …

 

Bıraksak bu soru cevap saatlerce sürer. En sonunda kestirip atarız muhtemelen. Kendimizi iyi bile hissedebiliriz, çocuğumuza onlarca gök cisminin ismini öğrettik diye. Oysa çok değil, 1 hafta sonra test edin çocuğunuzu. En iyi ihtimalle gezegenlerin ve yıldızların isimlerini söyleyebilirler ama o kadar. Onları bulamazlar, ne olduklarını bilemezler ve daha önemlisi fazlasını merak etmezler. Oysa astronomi benim hiç çıkamadığım, bu yüzden de hep hayıflandığım sihirli bir yolculuktur ve dünyanın en kolay amatör bilim aktivitesidir.

Öte yandan, bir dahaki sefere Antares’i nasıl tespit edebileceklerini öğretebilirseniz çocuğunuzun her an gökyüzünde onu aradığını görebilirsiniz. “Neden belli bir saatten sonra görüyoruz Antares’i? Neden kırmızı? Mars’a ne kadar benziyor, nasıl ayırt ederiz ikisini? Neden Antares’i her akşam neredeyse aynı yerde görüyoruz da Mars sürekli başka bir yerde çıkıyor? Antares ismi nereden geliyor?” Buna benzer binlerce sorunun önünü açmak sizin elinizde.

Antares gerçekten büyük bir yıldız. Güneş, Mars’ın yörüngesi ve Arcturus’la yapılan karşılaştırma bu şekilde. (Kaynak: Wikipedia)

“Antares’i ben bile bilmiyorum, bu soruları nasıl cevaplarım?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Soruları cevaplamak için araştırmak basit, elimizin altında cep telefonları, her an bilgiye erişebiliriz değil mi? İşin püf noktası ise, öğrendiklerimizi çocuğunuza nasıl anlatacağımız.

Bir gece, tatildeyken büyük kızım Defne’yle deniz kıyısında bir yerlerdeydik. Defne, tam da burada anlattığım şeyi yaptı, Antares’i gösterdi ve onun ne olduğunu sordu. Hiç bir fikrim yoktu ama hazırlıklıydım. Cep telefonumdaki astronomi uygulamasını açtım, telefonumu o kırmızı noktaya yönelttim, ve o küçük yıldızın Antares olduğunu öğrendim. Hemen Wikipedia’dan okudum ve Defne’ye anlattım. O kadar büyük bir yıldızdı ki, eğer güneşin yerinde Antares olsaydı, çapı Mars’a kadar uzanabilirdi. Ama fazla ömrü kalmamıştı. Birkaç yüzbin yıl içerisinde patlayacak, patladığında gündüz bile görünebilecekti. Buradan küçük bir yolculuğa çıkmıştık Defne’yle. O yarım saat Defne’de gökyüzünü karış karış inceleme isteği uyandırmıştı. Tabi ki tonla yeni soru. Şurası kesin, o güne dek Antares’in ne olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu.

Eğer aynı duraktaysak, gelin birlikte bir yolculuğa çıkalım. Amacımız çocuklarla güzel vakit geçirmek, bunu yaparken küçük meraklı beyinlerini birazcık daha fazla çalıştırmak. Yanlış anlaşılmasın, buna büyük anlamlar yüklemeye niyetimiz yok. ‘Aman çocuğum daha zeki olsun’, ya da ‘çocuğum bir bilim insanı olsun, bilimle uğraşsın’ gibi idealleriniz varsa aradığınız sihirli iksire sahip değiliz ne yazık ki. Güzel vakit geçirelim, ne eksik, ne fazla…

Merakyum sitesini, popüler bilim gönüllüleri tarafından yürütülen çok yazarlı bir web günlüğü (blog) olarak düşündüm. Bu siteyi başlattığımda kendi kızlarımla birlikte yaptıklarım hafızamın koridorlarında kaybolmasın, bir blogda dursun amacını taşıyordum. Benim gibi pek çok popüler bilim meraklısı olduğunu gördüğümde bu site fikri herkesin katkı sunabileceği bir platforma evrildi ve karşınızdayız.

Katkıda bulunacak herkese şimdiden teşekkürler.


(1) Kerem Kaynar, “Eminim Keyif Alıyorsunuzdur Bay Feynman”, 24 Kasım 2011, Açık Bilim: http://www.acikbilim.com/2014/03/genel/eminim-keyif-aliyorsunuzdur-bay-feynman.html

About Serdar

Boğaziçi Üniversitesi mezunu, girişimciliğin tadını almış bir daha bırakamamış, her türlü sahte bilim söylemine savaş açmış, evli ve iki kız babası işkolik bir blogcu :)